Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ÖNEMLİ MİMARLAR VE YAPILAR |
|
|
- 17/5/2007 - Doğan TEKELİ-Sami SİSA

Biyografi
1929 yılında Sami Sisa İstanbul'da, Doğan Tekeli Isparta'da doğdu. 1952'de İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'ni bitirdiler. Tekeli mezuniyetinden sonra bir süre İzmir Belediyesi Proje Bürosu'nda, Mimar Rıza Aşkan'ın yönetiminde; Sisa da aynı dönemde, İstanbul Belediyesi Planlama Bürosu'nda çalıştı. 1945'te SİTE / Doğan Tekeli - Sami Sisa Mimarlık Kolektif Şirketi'ni kurdular. 1955 yılında İzmir Belediyesi'nde Konak Sitesi projelerinin hazırlanmasında birlikte danışmanlık yaptılar. Sisa, 1958 yılında İsrail'de Ariel Sharon bürosunda, 1961'de ise İsviçre'de Roland Rohn Bürosu’nda bir süre çalıştı. Tekeli, 1956'da DGSA Yüksek Mimarlık Bölümü'nde A. Hikmet Holtay'ın kürsüsünde asistanlık, 1957 yılında bir dönem için Mimarlar Odası Başkanlığı, 1961-71 yılları arasında İTÜ Teknik Okulu Mimarlık Bölümü'nde proje dersi öğretmenliği yaptı; 1984 yılında Uluslararası Arap Birliği Genel Merkezi Yarışması’nda jüri üyeliğine seçildi; 1992 ve 1998 yıllarında Ağa Han Mimarlık Ödülü Jürileri’nde bulundu. 2001 yılında Doğan Tekeli’ye İTÜ Senatosu tarafından fahri doktorluk unvanı verildi. Sisa, 2000 yılında aramızdan ayrıldı. Tekeli, mesleki yaşamını İstanbul’da sürdürüyor.
Tekeli ve Sisa’nın mesleki makaleleri ve seminer bildirileri bulunuyor. Çeşitli tarihlerde birçok ulusal yarışmada jüri üyeliği yaptılar. Her ikisi de katıldıkları mimari proje yarışmalarında 26 birincilik ödülü, 43 kadar da derece ve mansiyon kazandılar. 100 kadar uygulanmış, 160 adet projede imzaları bulunuyor. Bazı eserleri 1982 yılında Venedik Bienali’nde sergilendi. Yurtdışında ve içindeki mimarlık basınında yapıları ve projeleri yayımlandı. Eserlerinin yayınlandığı “Tekeli-Sisa: Projeler-Uygulamalar (1954-1974) ve (1974 - 1994)” adlı iki kitapları vardır.
DOĞAN TEKELİ, SAMİ SİSA
BAŞLICA YAPITLARI:
1955 İzmir Konak Sitesi, Yönetici Merkez Kentsel Tasarımı (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1956 Konya Belediye Binası (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1957 Adıyaman Hükümet Konağı (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1958 Rumelihisarı Çevre Düzenlemesi, İstanbul (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1959 İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1959 2000 Kişilik Yüksek Öğrenim Yurdu, Ankara (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1961 Yüksek Öğretmen Okulu, Ankara (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1962 TC Büyükelçilik Kompleksi, Yeni Delhi (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1963 Neyir Trikotaj ve Konfeksiyon Fabrikası, İstanbul.
1963 Ege Üniversitesi Fen Fakültesi, İzmir (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1964 Stad Oteli, Ankara (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1964 Antalya Bölge Müzesi (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1965 KTÜ Makine ve Elektrik Fakülteleri, Trabzon (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1966 Emin Onat Mezarı, İstanbul (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1966 Danıştay Binası, Ankara.
1967 İstanbul Pamukbank (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1967 İstanbul Birleşik Alman İlaç Fabrikası.
1968 KTÜ Akademik Merkezi, Trabzon (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1971 İstanbul Sigorta Şirketi idare binası, İstanbul. (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1973 Yalova Yapay Elyaf ve İplik Fabrikası, İstanbul.
1973 Yapı ve Kredi Bankası Dinlenme Tesisleri, İstanbul.
1975 Lassa Lastik Fabrikası, İzmit.
1978 İGSAŞ Sitesi, İzmit.
1979 Eczacıbaşı Serum Fabrikası, İstanbul.
1980 İlaç Fabrikası, İstanbul.
1983 Halk Bankası Genel Müdürlük Kompleksi, Ankara (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1983 Anadoluhisarı Konut Sitesi, İstanbul.
1983 Anavatan Partisi Genel Merkez Binası, Ankara.
1987 DUSA Endüstriyel İplik Fabrikası, İzmit.
1988 Yönetim ve İş Merkezi, İstanbul (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1988 Bilgi İşlem Merkezi, Ankara.
1988 Eczacıbaşı İlaç Fabrikası, Lüleburgaz.
1988 Ankara Vakıf Bank Sosyal Tesisleri ve Bilgi İşlem Merkezi (yarışma projesi, birincilik ödülü).
1991 Antalya Havalimanı Dış Hatlar Terminali (yarışma projesi, birincilik ödülü)
1993 Halk Bankası Genel Müdürlük Kompleksi, Ankara.
1993 İş Bankası Genel Müdürlüğü, İstanbul.
1994 Organize Sanayi Bölgesi Sosyal ve İdare Merkezi, Gebze.
1997 Metrocity Alışveriş Merkezi, Konut ve Ticaret Kompleksi, İstanbul.
1999 Evlendirme ve Ticaret Merkezi, İzmit.
2001 Selenium Residence, İstanbul.
2002 Nural Köşkü Konutları, İstanbul .
2003 Etik Sitesi, İstanbul.
2003 Organize Sanayi Bölgesi Teknoparkı, Gebze.
2004 Sanovel İlaç Fabrikası, Silivri.
2004 Uğur Plaza Alışveriş ve İş Merkezi, Gaziantep.
2004 Antalya Havaalanı Dış Hatlar Terminali II.
Başlıca Yapıtlarından:















|
Yorum ( yok ) :: Yorum yaz! :: Bağlantı |
- 10/5/2007 - Ahmet Arif Hikmet Koyunoğlu (1888-1982)
Resim öğretmeni ressam Hoca Ali Rıza'nın önerisi üzerine mimarlığa yönelen Koyunoğlu, yükseköğrenimini 1908-14 arasında Sanayi-i Nefise Mektebi 'nde görmüş, burada Fransız asıllı Levanten mimar Alexandre Vallaury (1850-1921) ve İtalyan mimar Giulio Mongeri'nin öğrencisi olmuştur.
Genç yaşta babasını yitirince Âsar-ı Atika Müzesi ( İstanbul Arkeoloji Müzeleri) müdürü Osman Hamdi ve kardeşi Halil Edhem Eldem'in yardımıyla müzeyle ilgili işler almış, Mongeri'nin Beyoğlu'nda uygulamakta olduğu Saint Antoine Kilisesi'nin yapımında çalışmıştır.
I. Dünya Savaşı başlayınca askere, Erzurum'a alınan Koyunoğlu, ordudaki görevinin yanı sıra Erzurum'da İttihad ve Terakki Cemiyeti Kulübü'nü inşa etmiştir.
Savaş sonrası yeniden İstanbul'a dönmüş, işgâl altında bulunan kentte mimarlık yaparak geçinme olanağı bulamadığından tabelacılık, foto muhabirliği ve fotoğrafçılık yaparak hayatını kazanmaya çalışmıştır.
İlk Türk fotoğrafçılarından biri olarak Cağaloğlu'nda Yeraltı Fotoğrafhanesi'ni açan Koyunoğlu, işgâl güçleri tarafından takibe alınınca İstanbul polis müdürü olan arkadaşı Nevzat Tandoğan'ın yardımıyla Ankara'ya kaçmıştır.
Burada Şeriye ve Evkaf Vekâleti İnşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi'nde kısa bir süre mimar olarak çalışmış, daha sonra da kendi bürosunu açarak serbest çalışmaya başlamıştır.
Bu yıllarda resmî ya da özel yapıların mimarlığını yaparken bir yandan da Hâkimiyet-i Milliye gazetesine ve Türk Yurdu dergisine kültür ve mimarlık konularında yazılar yazmış, İstanbul'daki İleri gazetesinin foto muhabirliğini yapmıştır.
Bursa'da Tayyare Cemiyeti Tiyatro ve Sineması'nın (1930-34) uygulamasından sonra, o yıllarda yurt dışından çağrılan yabancı mimarların önemli devlet yapılarının tasarımıyla görevlendirilmeleri ve Ankara'da iş olanaklarının kısıtlanması nedeniyle 1935'te İstanbul'a yerleşmiştir.
Burada eski yapıtların onarımı üzerine çalışmış, evler, apartmanlar tasarlamış ve uygulamıştır.
Koyunoğlu'nun yapıtları I.Ulusal Mimarlık akımının özelliklerini taşır.
Ankara'daki ilk önemli yapısı "Emanet-i Mübareke" adıyla bir camide saklanan değerli eşyanın sergilenmesi amacıyla yapılan Etnografya Müzesi'dir (1925-28).
Bunu Maarif Vekâleti Binası izlemiştir.
En önemli yapısıysa Osmanlı mimarlığından esintiler taşıyan ve daha çok seçmeci bir tarzı yansıtan Türk Ocağı Binası'dır (1927-30).
Projesi, Vedat Tek , Kemaleddin Bey ve Mongeri'nin de katıldıkları sınırlı bir yarışma sonucunda kabul edilmiştir.
Koyunoğlu'nun Ankara'daki bir başka yapıtı da Himâye-i Etfal'dir (Çocuk Esirgeme Kurumu Binası; 1925-30).
Bunların yanı sıra Ankara'da Celal Bayar Evi ile Mithat Alam Evi (İsrail Büyükelçilik ikametgâhı), İstanbul'da, Florya'daki Hasan Bey, Ortaköy'deki İskender Bey, Sultanahmet'teki Recep Peker (İstanbul Kültür Müdürlüğü) Köşkleri ile, Bebek'teki Rakım Enç Apartmanı vb. dönemin ileri gelenlerinin evlerini yapan Koyunoğlu, Evkaf Vekâleti tarafından yaptırılan dört örnek konutun yapımında çalışmış; Hacı Bektâş Veli Türbesi'nin onarımı ve Bursa yakınlarında iki göçmen köyü evlerinin yapılmasıyla görevlendirilmiştir.
Koyunoğlu, Türk yapı geleneğine özgü bir tür olan mezar yapılarıyla da ilgilenmiş, Türk sanatında heykelin yerini tuttuğunu söylediği mezar taşlarıyla ilgili bilgi ve belgeler toplamıştır. Kendisinin de bu alanda yapıtları bulunmaktadır
.
Kaynak: "Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923- 1938", ODTÜ yayını
|
Yorum ( 1 ) :: Yorum yaz! :: Bağlantı |
- 10/5/2007 - Kemaleddin Bey (1870-1927)

Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında gelişip, Cumhuriyet'in ilk on yılında da etkisini sürdüren I. Ulusal Mimarlık akımının en tanınmış uygulayıcılarındandır.
Yüksek öğrenimini 1887-91 arasında Hendese-i Mülkiye Mektebi'nde tamamlamıştır.
Burada Alman Kos, Avusturyalı Forcheimer, ve Alman Jachmund'un öğrencisi olmuştur.
Osmanlı mimarlığını incelemek için Alman hükümetince İstanbul'a gönderilmiş olan Jachmund, Kemaleddin Bey'in henüz öğrenci olduğu yıllarda Sirkeci Garı'nın (1889-90) tasarımıyla görevlendirilmişti.
Mezun olur olmaz Jachmund'a asistan olarak atanan Kemaleddin Bey, Jachmund'un üzerinde çalıştığı Sirkeci Garı'nın biçimlemesinden etkilenmiştir. İleriki yıllarda tasarladığı Evkaf-ı Hümayûn Nezareti ve Edirne Garı gibi yapılarda bu etkinin izleri görünür.
1891-1905 arasındaki asistanlığı sırasında açtığı özel bürosunda bir yandan da ilk yapıtlarını tasarlamaya başlamış; Rumelihisarı'nın tepelerinde, Galip Bey için yaptığı iki köşkü İstanbul'un çeşitli yerlerinde gerçekleştirdiği diğer köşk ve konutlar izlemiştir. Çoğu ahşap olan bu ilk konutlardan başka Nişantaşı'nda Halil Paşa ve İsmail Paşa Konakları'yla Ortaköy'de, koru içindeki Sultan Reşad Köşkü'nü de tasarlamıştır.
1895 te mimarlık eğitimi için devlet tarafından Berlin'e gönderilmiştir.
Berlin'de Charlottenburg Teknik Yüksekokulu'nda iki yıl mimarlık eğitimi gördükten sonra, iki buçuk yıl da çeşitli mimarların yanında çalışmıştır.
1900 de yurda döndükten sonra Hendese-i Mülkiye'deki görevine yeniden başlamış, ertesi yıl Harbiye Nezareti Ebniye-i Askeriye (askeri yapılar) mimarlığına ek görevle atanmıştır.
Ulusal mimarlık konusundaki düşüncelerini ve bu yöndeki ilk yapıları da ilk kez bu yıllarda belirmeye başlamıştır.
20. yüzyılın ilk yıllarında gelişen Türkçülük, mimarın bu dönemdeki yapılarına, Ahmed Cevad Paşa ve Gazi Osman Paşa Türbeleri'nde görüldüğü gibi, Klasik Dönem Osmanlı mimarlığından esinlenmiş yapı öğelerinin yüzey düzenlemelerinde kullanılışı biçiminde yansımıştır.
Kemaleddin Bey'in en verimli yıllarını oluşturan II. Meşrutiyet döneminden önce tasarladığı en son yapı, Ahmed Râtip Paşa için Çamlıca'da gerçekleştirdiği büyük konak olmuştur. Aynı zamanda mimarın son ahşap yapıtı olan Ahmed Râtip Paşa Konağı özellikle büyüklüğü ve görkemli merdiven holüyle dikkati çekmekte, ancak, biçimlemesinde, o yıllarda Batı'da ve İstanbul'da moda olan Art Nouveau akımından izler taşımaktadır.
Kemaleddin Bey'in II. Meşrutiyet öncesi dönemde en büyük etkinliği eğitim alanında olmuştur.
Jachmund'un Hendese-i Mülkiye'den ayrılmasından sonra mimarlık derslerini üstlenen ve ayrıca, Sanayi-i Nefise Mektebi'nde "Nazariyât-ı Mimariye" adlı bir ders vermeye başlayan Kemaleddin Bey, bu okullarda ulusal mimarlık konusundaki düşüncelerini işleyecek ortamı bulmuştur.
Kemaleddin Bey, mimar olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nun geçmişteki gösterişli yaşantısına özlem duymakla birlikte bu çöküntünün nedenini, o yıllarda birçok Osmanlı aydınının yaptığı gibi, kültür yozlaşmasında aramış; bu nedenle, Batı mimarlığıyla geçmişteki Türk mimarlığını karşılaştırmak gereğini duyarak, artık günün koşullarına ters düşen bu mimarlıktan yalnızca biçimsel olarak yararlanıp yeni bir sentez oluşturmaya, ulusçuluk akımına koşut bir ulusal mimarlık anlayışı yaratmaya çalışmıştır.
Kemaleddin Bey'in mimarlık açısından en verimli dönemi 1909-19 arasındaki 10 yıl olmuştur.
1909'da II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra çağdaşlaşmaya yönelik bir atılımla, bütün devlet kurumlarında yenileştirme ve düzenleme girişimlerinin olduğu bu dönemde, Evkaf Nezareti'ne bağlı, vakıf yapılarının onarımıyla uğraşacak bir inşaat ve tamirat sermimarlığı (müdürlüğü) kurulmuş ve başına Kemaleddin Bey getirilmiştir.
Kemaleddin Bey'in ilk iş olarak başlattığı İstanbul'un önemli eski yapılarının onarım çalışmaları onun ulusal mimarlık anlayışını geliştirmesine yardımcı olan bilgileri edinmesini sağlamıştır.
II. Meşrutiyet boyunca (1908-18) süren bu çalışmalar arasında Sultan Ahmed, Fatih, Ayasofya, Yeni Cami gibi büyük külliyelerin yanısıra birçok küçük cami ve mescidin de onarımı bulunmaktadır.
Öte yandan, evkaf gelirlerini artırmak amacıyla yeni yapılar gerçekleştirmesi düşünülen nezarette, Kemaleddin Bey'in önerilerine uygun olarak, İnşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi'nin kadroları genişletilmiş, çeşitli uzmanlık dallarından alınan teknisyenlerle örgütün büyük bir mimarlık ve inşaat bürosu biçiminde çalışması sağlanmıştır.
"Kemaleddin Okulu" diye adlandırılabilecek bu büro, ulusal mimarlık anlayışını ülkenin bütün yörelerinde uygulayan bir dizi mimar, mühendis ve yapı ustasının yetişmesine olanak tanımış, böylece, Evkaf Nezareti İnşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi, I. Ulusal Mimarlık akımının odak noktasına dönüşmüştür.
Kemaleddin Bey gene bu dönemde, günümüzdeki Mimar ve Mühendis Odaları'nın benzeri bir örgütün kurulması için çaba göstermiş; 1908'de kurulan Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti adındaki örgütte yer almıştır.
Bu tarihte cemiyetin 21 üyesinin bulunduğu, mimar olarak kayıtlı 11 kişiden yalnızca üçünün Türk asıllı olduğu, bunların da Kemaleddin ve Vedat Tek ile Âsar-ı Atika Müzesi müdürü Halil Edhem Eldem Bey oldukları görülmektedir.
Kuruluşundan bir yıl sonra, 15 i mimar 48 üyesi olan örgüt, I. Dünya Savaşı sonunda, büyük olasılıkla 1919 da dağılmıştır.
En verimli dönemi olan 1910-11'de gerçekleştirdiği yapıtları arasında, Vakıflar'ın ait yedi büyük iş hanı, Bebek (1913), Bostancı Kuloğlu (1913) ve Bakırköy Kartaltepe (1923-24) Camileri ile Bostancı İbrahim Paşa, Ayazma ve Eyüp Reşadiye Mekteb-i İbtidaileri bulunmaktadır.
Vakıf hanlarından beşi İstanbul'da ikisi de Ankara'da uygulanmıştır. Aynı yıllarda ülkenin çeşitli kentlerinde uygulanmak üzere okul, cami vb tasarımları gerçekleştirdiği de bilinmektedir.
1913-17 arasında, Osmanlılar'dan kopma eğilimi gösteren Araplar'ı hoşnut etmek amacıyla, Arap vilayetlerinde girişilen bayındırlık işlerinde görevlendirilen Kemaleddin Bey'in bu nedenle hazırladığı tasarımların büyük bir bölümü, I. Dünya Savaşı nedeniyle gerçekleştirilememiş, İstanbul için tasarladığı yapıların bazıları da yarım kalmıştır.
Bunlardan Yeşilköy ve Bakırköy'deki camilerle Bahçekapı'daki IV. Vakıf Hanı (1916-26) ancak Cumhuriyet'in ilk yıllarında tamamlanabilmiş; Şehzadebaşı'ndaki V. Vakıf Hanı gene Cumhuriyet döneminde bitirilmeden kullanıma açılmış; VI. ve VII.Vakıf Hanları ile başka birçok tasarımsa yapıya dönüştürülememiştir.
1914'te Evkaf Nezareti'ndeki görevine ek olarak İstanbul Şehremaneti Heyet-i Fenniye müşavirliğine (Belediye Fen Kurulu danışmanlığı) atanan Kemaleddin Bey'in, bu yeni görevinde, Şehremaneti Heyet-i Fenniye müdürü olan Vedat Bey'le birlikte kenti ilgilendiren çeşitli çalışmalar yaptığı anlaşılmaktadır.
Kemaleddin Bey, İstanbul'un işgâli sırasında (1919) nezaretteki işine son verilince çalışmalarını yalnızca Şehremaneti'nde ve özel atölyesinde sürdürmüştür.
1918 Fatih yangınında evlerini yitiren dar gelirli aileler için tasarladığı, Lâleli'deki Harikzedegân Apartmanları (Tayyare Apartmanları, günümüzde Merit-Antik otel; 1919-22) Türkiye'deki çok katlı sosyal konut uygulamalarının ilki olmasının yanısıra, donatılı beton iskeletle gerçekleştirilmiş ilk yapılar olmasıyla da önem taşımaktadır.
Kemaleddin Bey 1919'da İngiliz yönetimine geçen Kudüs'te, Mescid-i Aksa'nın ve Kubbet-üs-Sahra'nın onarımlarını gerçekleştirmiş ve gösterdiği başarıdan ötürü Britanya Kraliyet Mimarlık Enstitüsü'ne üye seçilmiştir.
Kemaleddin Bey'in Kudüs'te bulunduğu sıralarda, Ankara'da gerçekleştirilmesi düşünülen bazı yeni yapıların tasarımı Vedat Bey'e verilmiş, sonradan Büyük Millet Meclisi Binası olarak kullanılan Halk Partisi Genel Merkezi 1924'te tamamlanmış, ancak, gene Vedat Bey tarafından yapımına başlanan Vakıf Oteli (Ankara Palas) anlaşmazlıklardan ötürü yarım kalmıştır.
Kemaleddin Bey, bu otelin tamamlanması için Ankara'ya geri çağrılınca sürmekte olan Mescid-i Aksa onarımını mimar Nihad ve Hüsnü Beylerle mühendis Şükrü Bey'e bırakmıştır.
1925'te Evkaf Müdüriyet-i Umumiyesi İnşaat ve Tamirat müdürlüğüne atanan Kemaleddin Bey, bundan sonra Ankara Palas'ın tamamlanması için çalışmalarını sürdürürken, başkentte gerçekleştirilmesi düşünülen bir genel kütüphane, Gazi Çiftliği için Atatürk'ün parasıyla yaptırılacak bir çiftlik evi ve Vakıflar'ca yaptırılacak yeni konutlar üzerinde de çalışmıştır.
Bu konutların bir bölümü Ankara Palas'ın alt tarafında gerçekleştirilmişlerse de, kütüphane ve çiftlik evinin yapımından vazgeçilmiştir.
Aynı yıllarda, Türk Ocağı Binası 'nın tasarımıyla görevlendirilmiş, ancak belirsiz nedenlerle yapı daha sonra sınırlı bir yarışmaya açılmış; Vedat Bey , Kemaleddin Bey, Arif Hikmet Koyunoğlu ve Mongeri arasından Arif Hikmet Bey'in tasarımı birinciliğe değer görülmüştür.
Kemaleddin Bey 1926 içinde Evkaf Müdüriyet-i Umumiyesi'ndeki görevi gereğince çeşitli vakıf evleri, iki vakıf hanı, Yenişehir'de, ölümünden sonra kendi adının verildiği bir ilkokul gerçekleştirmiş; ayrıca Atatürk'ün isteği üzerine, Çankaya'da yapılmak üzere, çağdaş gereksinimlere yanıt verebilecek nitelikte bir cami tasarlamış, Nafia Vekâleti adına da, Ankara Garı yanında yapılması düşünülen Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğü Binası'nın tasarımına başlamıştır.
1927'de Maarif Vekâleti adına tasarladığı Gazi İlk ve Orta Muallim Mektebi aynı yıllarda kentin biçimlenmesinde etkin olmaya başlayan uluslararası üslup nedeniyle yoğun eleştirilere yol açmıştır.
Mimarın ölümünden sonra, 1930'da tamamlanan bu yapı ile I. Ulusal Mimarlık dönemi kapanmış, bundan sonraysa, dönemin Türk mimarlığına yurt dışından gelen yabancı mimarlık hocalarının etkisinde uluslararası bir biçimleme anlayışı egemen olmuştur.
- 10/5/2007 - Mehmet Vedat Tek (1873 -1942)

Türk mimar.
I. Ulusal Mimarlık döneminin önde gelen iki mimarından biridir. Mekteb-i Sultani'de ikinci sınıfa kadar okuduktan sonra 1888'de Paris'e gitmiş, önce École Monge'u bitirmiş, sonra da Julian Akademisi'nde resim eğitimi görmüştür. Bir süre École Centrale'da mühendislik derslerini izlemiş, Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nun sınavını kazanarak mimarlık eğitimine başlamıştır. Fransız olmadığı için kabul edilmediği Roma Ödülü bursu yarışmasına, Fransa Devlet Başkanı'nın özel izniyle katılmış ve yarışmadaki çalışması Légion d'Honneur nişanıyla ödüllendirilmiştir. 1897'de İstanbul'a dönen Vedat Bey 1899'da İstanbul Şehremaneti mimarlığına getirilmiş, Cemil Topuzlu Paşa'nın şehreminliği süresince Heyet-i Fenniye reisi olarak çalışmıştır. Bir yıl sonra Sanayi-i Nefise Mektebi 'nde mimarlık tarihi öğretmenliği, 1905'te Posta Telgraf Nezareti mimarlığı, 1908'de padişahın başmimarlığı görevlerinde bulunmuş, I. Dünya Savaşı sırasında Harbiye Nezareti başmimarlığına atanmıştır. 1925'te Sanayi-i Nefise Mektebi'ndeki ilk Türk öğretim görevlisi olan, Yüksek Mühendis Mektebi'nde (günümüzde İTÜ ) de dersler veren Vedat Bey çeşitli aralıklarla 27 yıl öğretmenlik yapmıştır.
I. Ulusal Mimarlık akımının öncülerinden Vedat Bey'in bu anlamdaki ilk önemli yapıları İstanbul'daki Defter-i Hakani Büyük Postane (1909, Sirkeci), Veli Efendi Hipodromu ile Haydarpaşa ve Moda Vapur İskeleleri'dir. Vedat Bey'in, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Ankara'da gerçekleştirdiği en önemli yapı Halk Fırkası Mahfeli'dir ( 2.TBMM Binası ; 1924). Dönemin öteki yapılarına göre daha yalın olan bu yapıda da tarihsel üslup özellikleri kullanılmıştır. Ankara'da Gazi Köşkü, Kemaleddin Bey tarafından tamamlanan Vakıf Oteli (Ankara Palas) gibi önemli yapıları da gerçekleştirmiştir. Mimarlıkta ulusallıktan yana olmuşsa da çağdaş değişmeleri de izlemiş ve kendine göre yorumlamış; ileride bezemede yalınlığa yönelineceğini, biçimlendirmede bir üsluba bağlanmaksızın işlevlerden yola çıkılabileceğini düşünmüştür. Bu yöndeki denemelerinden biri İstanbul'daki Halit Bey Apartmanı'dır (1934, Çemberlitaş). Zaman zaman güncel mimarlık ve kent tasarımı sorunlarını konu edinen yazılar da yazmış olan Vedat Bey'in öteki önemli yapıları arasında İzmit Saat Kulesi (1901), Kastamonu Hükümet Konağı (1901-02) ile İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı ekleri, Deniz Yolları Acentası Binası, Macar Konsolosluğu ve Nişantaşı'ndaki kendi evi, Sirkeci'deki Mesadet ve Liman (1907) Hanları, Karaköy'deki Sabitbey, Muradiye (1915) ve Tahir (1935) Hanları, Fatih'teki Tayyare Şehitleri Anıtı (1912), Göztepe'deki Cemil Topuzlu (1912-19), Kuruçeşme'deki Enver Bey Köşkleri, Bostancı'daki Leyla Hanım, Yeşilköy'deki Halit Ziya Uşaklıgil ve Yeniköy'deki Halit Bey Villaları sayılabilir.
|
Yorum ( 2 ) :: Yorum yaz! :: Bağlantı |
- 10/5/2007 - EMİN HALİT ONAT

Emin Halid Onat (1908 - 1961)
1908 yılında İstanbul'da doğdu. Anıtkabir'in tasarımında çalıştı. Beyazıt Numune Mektebi ve Vefa Sultanisi'nden sonra 1926'da Mühendis Mektebi'ne (sonradan Yüksek Mühendis Mektebi) girdi. Üstün başarısı nedeniyle üçüncü sınıftayken bu okula öğretim üyesi olmak üzere seçildi ve eğitimini tamamlaması için İsviçre'deki Zürich Teknik Üniversitesi'ne gönderildi. Otto Rudolf Salvisber'in öğrencisi oldu. Mimarlık eğitimini 1934'de tamamlayarak Türkiye'ye döndü.
1935'te Yüksek Mühendis Mektebi Mimarlık Şubesi'ne müderris yardımcısı olarak atandı. 1938'de profesör oldu ve bu okulun mimarlık Şubesi başkanlığına getirildi. 1943'te Yüksek Mühendis Okulu İTÜ'ye dönüştürülünce, yeni kurulan Mimarlık Fakültesi'nin ilk dekanlığına seçildi ve iki dönem bu görevi sürdürdü. 1950-1953 yılları arasında İTÜ'nün rektörlüğünü yaptı. 1954-1957 yılları arasında İstanbul Milletvekilliği yaptıktan sonra üniversitedeki görevine döndü.
Emin Onat genel olarak tasarımlarını akılcı ve işlevci doğrultuda gerçekleştirmiş bir mimardır. İsviçre'de ilk öğrenciliği sırasında yapıyı işlevlerinden yola çıkarak biçimlendirmeye yönelik çağdaş mimarlık ilkelerini tanımış, bunları daha sonraki tasarımlarında uygulamıştır. Onun bu özelliği, çağdaş yapılarda eski Türk mimarlığına özgü öğelerin kumlanılmasıyla, ulusal bir mimarlık yaratılabileceğinin düşünüldüğü bir dönemde, mimarlar arasında bir denge sağlaması açısından önem taşır.
Gerek H. Eldem ile ortak çalışmalarında, gerekse çeşitli etkileri özgün ve çağdaş bir bireşime dönüştürme başarısını gösterdiği Anıtkabir tasarımında, bu yaklaşımının olumlu izleri açıkça görülür.
Emin Onat, Türk mimarlarını uluslar arası alanda da temsil etti. Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) Türkiye kesiminin çekirdeğini kurdu ve 1948'de İlozan'da yapılan ilk genel kurula katılan Türk mimarları arasında yer aldı. Mimarlık alanındaki çalışmaları nedeniyle, 1946'da Britanya Kraliet Mimarlık Enstitüsü (RIBA) tarafından onursal yazışman üyeliğene seçildi. Emin Onat 1956'da da AFC'deki Hannover Teknik Üniversitesi'nden onursal doktorluk ünvanı alan Emin Onat 17 Temmuz 1961 tarihinde İstanbul'da öldü.
Sanatçının Eserini Açıklaması :
Anıtkabir projesinin nasıl meydana getirildiğini Prof. Emin Onat şöyle açıklamıştır :
"Atatürk'ün başardığı devrimlerin en önemlilerinden biri, şüphesiz bize, geçmişin gerçek değerini göstermek olmuştur. Osmanlı devri şereflerle dolu bir devir olmakla beraber, itiraf etmek gerekir ki skolastik ruhun hüküm sürdüğü kapalı bir alemden ibaretti. Gerçekte ise tarihimiz, bir zamanlar Ziya Gökalp'in "Ümmet devri" dediği bir içe kapanmış medeniyetten ibaret değildi. Akdeniz milletlerinden birçoğu gibi, tarihimiz binlerce yıl önceye gidiyor. Sümerlerden ve Hititlerden başlıyor ve Orta Asya'dan Avrupa içlerine kadar birçok kavimlerin hayatlarına karışıyor, Akdeniz medeniyetinin klasik geleneğinin en büyük köklerinden birini teşkil ediyordu. Atatürk, bize bu zengin ve verimli tarih zevkini aşılarken, ufuklarımızı genişletti. Bizi ortaçağdan kurtarmak için yapılmış hamlelerden en büyüğünü yaptı. Gerçek geçmişimizin ortaçağ değil, dünya klasiklerinin ortak kaynaklarında olduğunu gösterdi.
Gerçek milliyetçiliğin, içe kapanmış bir ortaçağ gelenekçiliğinden asla kuvvet almayacağını, onun yalnız ortak ve eski medeniyet köklerine inmekle canlanabileceğini anlattı. Avrupalılaşmakla, medenileşmekle, millileşmenin aynı şey olduğunu, bundan iyi hangi fikir ifade edebilirdi ?
Bunun içindir ki biz, Türk milletinin skolastikten uyanma, Ortaçağ'dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, O'nun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik. Bu ruh, milletin içinden geçtiği medeniyetlerden birine ait, ölümlü bir ruh olamazdı. Atatürk'ün dehası bize gösterdi ki, dünyanın en büyük medeniyeti olan Sümer medeniyeti, Türkler tarafından yaratılmıştır. 0 önce Akdeniz medeniyetinin temeli olduğu gibi, zamanımızda, dünya medeniyetinin köklerini aynı yerde bulacaklardır. İşte bunun içindir ki batılılaşma yolunda en büyük hamlemizi yapan Ata'nın Anıtkabirini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedibin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik.
Uzun yıllar dayanabilecek yapılar kurulmak istenilirse tabiatın vergisinden başka bir şeye gitmemek gerekir. Ancak tabiatın taşıdır ki vakar ile ihtiyarlar. Bu itibarla anıtın taştan yapılması düşünülmüştür. Anıtın mimari kuvveti her taraftan görünüşün aynı olması ile husule geleceğinden, bu nokta gözönünde tutulmuş, binanın dışının bir maske halinde olmayıp, içinin bir ifadesi olarak yaratılması önemle dikkate alınmıştır.
Atatürk'ün Lahdi'ni ihtiva eden Şeref Holü, dış mimariden kuvvetle görünecek ve abideye etki verecek şekilde bütün kitle arasından yükseltilmiştir. Bu holün etrafı birinci katta müzelerle Atatürk'ün hatıralarıyle sarılmıştır. Abide, meydandan merdivenler vasıtası ile altı metre kadar yükseltilmiş bir platform üzerine oturtulmuş, zemin kapalı ve küçük pencereli masif bir duvar şeklinde tutularak, bunun üzeri, Ankara'nın güneşli ikliminde büyük ışık ve gölge kontrasları yapacak taş kolonlarla çevrilmiştir. Programda istenen, uzaktan görünüşteki azamet ve kudret ifade edilmiştir. Kolonadın üzerinden taşan ve tabutu andıran kitlenin dış duvarları İstiklal Savaşı ve büyük Türk İnkılabını canlandıran rölyeflerle süslenmiştir.
Anıtın doğu girişi, Aslanlı Yolun başındadır. Bu yolun başlangıcında iki nöbetçi ile kuvvetlendirilmiş olan giriş kısmına, dört metre yüksekliğinde merdivenle çıkılır. Anıtın doğu girişi burasıdır. İhata duvarlarının anıtın altına alınması sayesinde ona, her taraftan yüksek kaide teşkil edilmiş ve Rasattepe ifadesi kuvvetli olmayan, yumuşak bir tepe olmaktan kurtarılarak, burası bir çeşit yüksek kale haline getirilmiştir.
Anıtın tepe üzerine yerleştirilmesinde, birbirini dikine kesen iki kuvvetli mihver esas olarak alınmıştır. Bu mihverlerden biri, Ankara Kalesi'nden, diğeri Büyük Millet Meclisinden geçer. Birincisi, kale karekteriyle başlangıçtaki hamleyi temsil ederek şehrin siluetinden kıymetli bir varlık alırken, diğerinin uzandığı istikamet bu inkılabı koruyanların ve sürdürenlerin bulunduklan yeri, Çankaya'yı göstermektedir. Bu iki mihverin birleştiği mahal, Tören Meydanının mimari merkezini teşkil ettiği kadar, başlangıç ile devamın heyecanına sürükleyen bir mevki olarak bu tekatu (kesişme) hal kazandırmaktadır.
Şeref antresinden girilince, 180 metre uzunluğunda bir platform vardır. Bunun iki tarafına dört sıra kavaklar dikilmiştir. Bu vakarlı methal, herkesi sükünete ve ciddiliğe davet edecektir. Buradaki yürüyüş esnasında, tazim ziyaretine hazırlayan bir atmosfer yaratılması düşünülmüştür. Ru Aslanlı Yolun sonunda döşemeli bir ön avlu vardır. Bu avlunun üç tarafı taş ayaklıklı bir galeri ile çevrilidir. Bu taş avlunun giriş istikametinden Bakanlıklar, Çankaya ve Meclis görülmektedir.
Avlunun sol tarafında kale istikametinde, Anıtkabir'in platformuna götüren geniş bir merdiven başlamaktadır. Buradan Şeref Holü'ne gidilir. Esas abideye gelmeden önce ziyaretçinin ruhunda uyanmakta olan sabırsızlık ve vecdi meydana getiren hazırlık ve bekleme devresi burada son bulmaktadır. Bu açık merdivenin üstünde çok dik şekilde, büyük taş ayaklı galeri ile çevrilmiş bir Şeref Holü yükselmektedir.
- 8/4/2007 - Le Corbusier (asıl adı Charles-Edouard Jeanneret; 1887 -1965).

Tasarımlarında modern mimarlığın işlevci anlayışını yansıtan İsviçreli mimar ve kent plancısı Le Corbusier, Uluslararası Üslup olarak bilinen akımın ilk kuşak temsilcilerindendir. Yapılarında kuşağının işlevci amaçlarını güçlü bir dışavurumculukla birleştirmiş ve çıplak betonu ilk kez bilinçli biçimde kullanmıştır.
Le Corbusier, Dekoratif Sanatlar Okulu’ndaki üç yıllık sanat eğitiminin ardından öğretmeni Charles L’Eplattenier’nin desteğiyle mimarlık eğitimine başladı. 1907-11 arasında mimarlık anlayışının biçimlenmesinde önemli rol oynayan Akdeniz ve Orta Avrupa ülkelerini dolaştığı bir gezi yaptı. 1920’de Amédée Ozenfant ve Paul Dermée ile L’Esprit Nouveau adlı avangard sanat dergisini çıkarmaya başladı.1922-40 yılları arasında yaptığı tasarımlar ve Salon d’Automne sergilerinde sunduğu projeler (Citrohan Evi) gerek modern mimarlık gerekse kent planlaması açısından zamanına göre ileri düşüncelerin ürünüydü. 1927’de Cenevre’de yapılacak Milletler Cemiyeti Sarayı için açılan proje yarışmasında sunduğu proje, strüktürü ve biçimlenişi bütünüyle işlevsel çözümlemeden çıkarılan bir yapı ortaya koyuyordu. Birincilik ödülünü kazanabilecek olan bu proje bir komplo sonucu elendi. Le Corbusier, Cenevre’de yenilgiye uğratılan avangard mimarlık değerlerini savunmak üzere toplanan CIAM’ın (Uluslararası Çağdaş Mimarlık Kongreleri) Fransa bölümü sekreterliğini yaptı. Yapılara insan ölçeğini getiren “Modulor” oranlar sistemini geliştirdi. 1944-65 arasında Fransa’nın savaş sonrası yeniden inşasında uygulanabilecek projelerinin bir bölümü onay görmedi. Unité d’Habitation (Konut Birimi) diye anılan Marsilya projesi 1952’de tamamlandı ve daha sonra gerçekleştirilecek konut birimlerine örnek oldu. Modern mimarinin simgesi haline gelen Le Corbusier’nin Bir Mimarlığa Doğru’nun dışında yayımlanan Urbanisme (1925; Kentbilim), L’Art Décoratif D’Aujourd’hui (Günümüzde Dekoratif Sanatlar), Les Trois Etablissements Humains (1945; Üç Yerleşim), Le Modulor (1948), Güney Amerika’da verdiği konferansları topladığı Précisions sur un état présent de l’architecture et d’urbanisme (1930; Günümüzde Mimarlık ve Kentçiliğin Durumu Üzerine Gözlemler) gibi yapıtları, mimarlık öğrencilerinin başucu kitapları oldu.
Başlıca yapıtları: Sainte-Marie-de-la-Tourette Manastırı; Ronchamp Şapeli; Marsilya, Nantes, Briey ve Berlin’deki konut birimleri; Chandigarh’ın kent planlaması sırasında yaptığı yapılar (Yüksek Mahkeme, Hükümet Binası,
|
Yorum ( yok ) :: Yorum yaz! :: Bağlantı |
- 8/4/2007 - RONCHAMP ŞAPELİ-LE CORBUSİER
- 8/4/2007 - Mustafa Aslaner

Yaşamında hep önemli eserlere imza atmış ünlü bir mimar:
Mustafa Aslaner Türk mimarisinde önemli yere sahip mimarlarımızdan. Ancak bir Ankara sevdalısı olan Aslaner’in İstanbul’a dönmesi biraz geç olmuş. 46 yıllık mimarlık hayatı boyunca katıldığı yarışmalarda derecelere girerek önemli binalar ve projelere imza atan Aslaner, birçok binayı da eşi Gönül Aslaner ile birlikte yapmış. Mustafa Aslaner’in iki kızı da mimar ve Bahariye’de mimarlık bürosunda beraber çalışıyorlar. Kadıköylülerin çok sevdiği yardımsever doktor Rana Beşe de Mustafa Aslaner’in ablası.
Mustafa Aslaner birçok tanınan esere imza atmış. Artvin Hükümet Konağı’nı, Ankara Tıp Fakültesi Toplum Hekimliği Binası’nı ve 1973 yılındaki Devlet Arşiv Sitesi’ni eşi ile birlikte yapmış. 1971’deki Malazgirt Zafer Anıtı ile Lahor İslam Birliği Anıtı’nda da Aslaner imzası var...
1964 yılında yedek subay olarak Ankara’ya giden Mustafa Aslaner, o günleri şöyle anlatıyor:
“Ankara’yı çok sevdim. Ankara’da bir caddeden yürüyüp gittiğiniz zaman bozkırlara ulaşabilirsiniz. Daha derli toplu bir kenttir. Yedek Subaylık görevim sona erdikten sonra Ankara’da yarışmalara katıldım. Bir yarışma bitti, başka bir yarışma kazandım, o bitti başka bir yarışma.... O dönemde iş dağıtımı yarışma ile yapılıyordu. Hükümet Konakları, resmi kurum binaları mimarlık yarışmasıyla yapılıyordu. Yeni mimarlar için bu oldukça önemliydi. Çünkü yeni mezun olan mimarlara yol açıyordu. Biz bu dönemi yaşadık. Bu dönemde mimarlara en iyi işi veren devletti. Bayındırlık Bakanlığı, İmar İskân Bakanlığı ve İller Bankası birer okul gibiydi neredeyse”
İstanbul Fatih’te doğan Mustafa Aslaner, Fatih Çarşamba İlkokulu’nu ve Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’nden mezun olmuş. Aslaner o günleri anlatırken, “O dönem İstanbul’un en güzel günleriydi. Biz öğrenciyken toplum içinde belli bir yerimiz vardı. Şimdi bakıyorum, öğrencilere bakış açısı farklı. Hele bekârsan ve hem de öğrenciysen işin zor. Doğrusu neden böyle davranıldığını anlamak zor” diye konuşuyor.
Mustafa Aslaner çocukluk ve gençlik döneminde İstanbul ve Kadıköy’ün adeta bir “bahçe şehir” olduğunu, yabancı mimarların şehri örnek gösterdiği söyledi. İstanbul’da daha sonra nüfus artışı nedeniyle bozulmanın başladığını söyleyen Aslaner,” İstanbul’un nüfusu 500 bin olduğunda başımıza taş yağacak diye konuşmalar olurdu. Bugün gelinen nokta ise 10 milyon” diyerek İstanbul’daki bozulmadan yakındı.
‘Dışardan getirme modası var’
Başarılı mimarı rahatsız eden bir konu daha var. Son yıllarda “bir dışardan getirme” modası olduğunu da ifade eden Mustafa Aslaner, “Doktorları dışardan getirelim, mimarları dışardan getirelim diyorlar. O zaman bizim de Büyükşehir Belediye Başkanımızı Fransa’dan getirelim deme hakkımız oluyor” diyerek tepkisini dile getiriyor.
“Günümüzde mimarların ağırlıklı olarak müteahhitin isteklerine göre mi davranıp davranmadığını” sorduğumuzda da Aslaner’in cevabı şöyle oldu:
“Bu, mimarinin içinde olan bir şey. Mimarlıkta bir patron vardır. ‘A burası çok güzel buraya güzel bir hastane yapalım’ diyemezsiniz. Bir karikatürist olsanız işiniz daha kolay. Tabii ki hapse atılmaktan, mahkemelerden korkmadan çizebiliyorsanız.. Mimarın durumu ise farklı, mimara birisinin iş vermesi gerekiyor. Mimarlık insanın doğuşu ile başlar ve her insanın içinde mimarlık vardır. Bugün ıssız bir adaya düşseniz ilk yapacağınız sığınabileceğiniz bir yer ve ucu sivriltilmiş sağlam bir sopa yapmak olur. Bu yüzden herkes karışır mimara, bu bütün dünyada böyledir”
Aslaner, mimari birikimlerini son olarak Ankara’da yapılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşiv ve Kütüphanesi için düzenlenen yarışma jürisinde yer alarak değerlendirecek. Jüride Mustafa A. Aslaner dışında, Mustafa Aytöre (Mimar-Serbest-ADMMA-1979), Lale Balas (Doç. Dr.-İnşaat Mühendisi-Gazi Üniversitesi Müh. Mim. Fak. Öğretim Üyesi, ODTÜ-1989), Abdi Güzer (Doç. Dr.-Y. Mimar-Ortadoğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi, ODTÜ-1981), Yıldırım Yavuz (Prof. Dr.-Y. Mimar-Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi, ODTÜ-1961) olacak.
Mustafa Aslaner kimdir?
1961-65 yıllarında WilhelmDeiss (Münih Almanya), Marcelle Colliard ve Architectes Associes (Fribourg, İsviçre) bürolarında mimarlık mesleğini yapan Mustafa Aslaner, Türkiye’ye döndükten sonra, GS Akademisi’nde asistan, Erkek Yüksek Teknik Öğretmen okulunda Sanat ve Mimarlık Tarihi ve Bilgisi hocası, Ankara Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu üyeliği, T.C. Merkez Bankası’nda Danışmanlık, ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde ve Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Bina Bilgisi kürsüsünde öğretim görevlisi olarak hizmet etti. 1972-74 yıllarında TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanlığı, Mimarlık Dergisi Sahipliği ve Onur Kurulu Üyeliği ve Mimarlık yarışmalarında 23 defa asil jüri üyeliği görevini aldı.
Aslaner, katıldığı 22 yarışmanın 17’sinde ödül ve mansiyon aldı. Mustafa Aslaner’in aldığı ödüller de şöyle:
İngolstao Şehir Merkezi (Willhelm Deiss Bürosu adına-Buruna Pechtold, Armin Tinnes ile birlikte) 1.lik Ödülü.
Holzmaden İlkokulu (Willheim Deiss Bürosu adına–Buruno Pechtold ile birlikte) 1.lik Ödülü.
Artvin Hükümet Konağı( Erkal Güngören ve Sümer Gürel ile birlikte)1.lik Ödülü.
Devlet Arşivleri Sitesi (Gönül Aslaner ile birlikte) 1. lik Ödülü.
Malazgirt Anıtı ve Çevre Tanzimi (Gönül Aslaner ile birlikte) 1.lik Ödülü.
İzmir Adalet Sarayı (Orhan Akyürek ve Mustafa Aytöre ile birlikte) 1.lik Ödülü.
T.C Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Anı Kabri ve Çevre Tanzimi (Fatih Açıkalın ve Salih Salalı ile birlikte)1. lik Ödülü
Konya İli Çifte Kümbetler Çevre Düzenleme Mimari Proje Yarışması (Gönül Aslaner, Halil Yüceer, Ahmet Özcan Fatmagül Aslaner ile birlikte) 1.lik Ödülü.
Mimarlık Odası Yapı-Yaşam Başarı Ödülü 2000 (Gönül Aslaner, Fatih Açıkalın, Salih Salalı, Fatma Gönül Aslaner ile birlikte).
- 6/4/2007 - Richard ROGERS

Richard Rogers 1933`da Floransa-italya dogdu. Londrada Yale Universitesinde mimarlik okumaya kabul edildi. Richard Rogers ve onun ilk karisi Sue Norman ve Wendy Foster ile Team 4 kurarak birlikte calistilar. Rogers (Piano'dan önce) Team Four isimli Norman Foster ile de bağlantılı modaya uygun bir gruba mensuptu. O sıralar küçük dalgalar yaratmaktaydılar. O sıralarda birkaç modaya uygun ev yapmışlardı ve bugün kaybolmuş olan Swindon'daki ilk modern İngiliz high-tech binası olan fabrikayı tasarlamak üzereydiler. 1970 Rogers Italyan mimar Renzo Piano ile ortaklik kurdular. Paris`te Pompidou Center birlikte yaptilar.Onun tasarimlari estetik bir yakalsimla teknolojiyi kullanarak klasik gecmisi red eder.Sosyal ve ekolojik sorunlarin cozulmesinin denenmesi gerektigini savunur.Rogers fonksiyonalist bir yaklasimla bina icinde fonksiyona onem verir.onun kaygilari toplam esneklik ve acik teknik betimleri gec Modern adini vermektedir.onun yeni tasarimlari early Modernists geri donus olarak kabul edilir.
Bazı projeleri
- 88 Wood Street, at London, England, 1993 to 2001.
- Centre Pompidou, at Paris, France, 1972 to 1976.
- INMOS Factory, at Newport, South Wales, 1980 to 1982.
- Lloyds Building, at London, England, 1979 to 1984.
- Millenium Dome, at London, England, 1999.
- PA Technology Center, at Princeton, New Jersey, 1982.
- PA Technology Center UK, at Hertfordshire, England, 1975 to 1983.
- Palais des Droits de l'Homme, at Strasbourg, France, 1989 to 1995
|
Yorum ( yok ) :: Yorum yaz! :: Bağlantı |

Zaha Hadid (Arapça: زها حديد)
31 Ekim 1950 Bağdat doğumlu bir Iraak asıllı İngiliz vatandaşı, dekonstrüktivist mimar. Pritzker Mimarlık Ödülü'nü kazanan ilk kadın mimar olan Zaha Hadid, kentsel tasarımın sınırlarını zorlayan bir mimar olarak nitelendirilir. Londra'da saygın bir eğitim kurumu olan Architectural Association'da eğitim gördükten sonra, bir süre Office of Metropolitan Architecture adı altında Rem Koolhaas ile ortak çalıştı. Harvard ve Yale'de çeşitli programlara katılan Hadid'in en son projesi 'İstanbul Stratejik Planı'nın bir parçası olarak seçilen Kartal Kıyı Kesimi Kentsel Dönüşüm Projesi (Nisan 2006). Önemli projeleri arasında:
- Vitra Fire Station (1993), Weil am Rhein, Almanya
- Rosenthal Center for Contemporary Art (1998), Cincinnati, Ohio
- Hoenheim-North Terminus & Car Park (2001), Strazburg, Fransa
- Bergisel Ski Jump (2002), Innsbruck, Avusturya
- Ordrupgaard annexe (2005), Kopenhag, Danimarka
- Phaeno Science Center (2005), Wolfsburg, Almanya
- Nordkettenbahn (aerial tramway), Innsbruck, Avusturya
- BMW Centre (2005), Leipzig, Almanya
|
Yorum ( yok ) :: Yorum yaz! :: Bağlantı |

Faysal Camisi
1926'da Paris'te doğdu. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden Yüksek Mimar olarak mezun oldu. 1952'de aynı kurumun Mimarlık Tarihi ve Rölöve Kürsüsü'ne asistan olarak atanmıştır. Burada, Türkiye'de ilk Restorasyon dersini veren Paolo Verzone'nin çevirmenliğini yapmış, sonraları da bu dersi kendisi üstlenmiştir.
1953'te Aspendos Tiyatrosu onarımında danışmanlık yapan Kuban, 1953-56 arasında Kapadokia ve Pisidia'daki Antik Çağ ve Hristiyan anıtlarının araştırılmasında Verzone'nin asistanlığını yapmış, 1954'te yeterlilik tezi olarak, Türkiye'de Batılılaşmayı ilk kez bir mimarlık ya da sanat tarihi sorunsalı olarak ele alan "Osmanlı Barok Mimarisi Hakkında Bir Deneme" çalışmasını hazırlamıştır. 1954'te İTÜ Mimarlık Fakültesi'nce Rönenans mimarlığının araştırılması amacıyla İtalya'da görevlendirilmiş, yurda döndükten sonra "Osmanlı Dini Mimarisi'nde İç Mekan Teşekkülü-Rönesansla Bir Mukayese" (1958) adlı teziyle docent ünvanını almıştır. 1962-63 Fulbright doktora sonrası araştırma bursuyla araştırma bursuyla ABD'de, Ann Arbor'daki Michigan Üniversitesi sanat tarihi Bölümü'nde konuk öğretim üyesi olarak ders vermiş; 1963-64'te Washington DC'deki Dumbarton Oaks Bizans Araştırmaları Merkezi'nde Anadolu'daki Hıristiyan Yapıları Kataloğu üzerinde çalışmış, 1966-76 arasında aynı kurumun finanse ettiği İstanbul Kalenderhane Camisi kazısı ve restorasyonunda Cecil Striker'la eşbaşkan olarak proje ve kontrolluk çalışmaları yapmış; 1964'te Suriye'de Oleg Grabar yönetimindeki Doğu Kasr-ül Hyr kazısının ilk mevsiminde kazı mimarlığını yürütmüş, yurda döndükten sonra 1965'te "Anadolu Türk Mimarisinin Kaynak Sorunları" adlı teziyle profesör olmuştur.
Öğretim programında "Modern Mimarlık Tarihi"nin ayrıntılı olarak yer almasını sağlayan Kuban, doçentliğinden 1993 yılında emekli oluncaya kadar, sırasıyla İTÜ Mimarlık Tarihi ve Rölüve Kürsüsü, Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsü ile Restorasyon Ana Bilim Dalı başkalığı yapmış, 1974-77 arasında da İTÜ Mimarlık Fakültesi dekanlığı görevini üstlenmiştir.
1967'den başlayarak ABD ve Suudi Arabistan'da konuk öğretim üyesi olarak İslam ve Türk Sanatı üzerine ders vermiş, seminerler düzenlemiştir. Kuban, konuk öğretim üyeliklerinin yanı sıra 1963'ten başlayarak, çeşitli ABD eyaletleri, Danimarka, Hollanda, İsviçre, İtalya, Macaristan, Kanada, Pakistan, Sudan, Suudi arabistan, Mısır, Fas, Endonezya ve Singapur'daki üniversite, müze ve araştırma merkezi gibi pek çok bilim kurumunda konferanslar vermiştir.
1968-72 arasında İTÜ tarafından finanse edilen "Edirne Anıtları Monografik Çalışması ve Alan Araştırmaları" konulu proje ile Edirne sarayı kazısını yürütmüş; 1968-78 arasında Uluslar arası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye kolunun kurulması için çalışmıştır. 1974'te İTÜ Mimarlık Fakültesi'ne bağlı Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü'nü (MTRE) kuran ve başkanlığını üstlenen Kuban, 1979-80'de Uluslararası İslam Tarihi Sanatı ve Kültürü Araştırmaları Merkezi (IRCICA) başkanı seçilmiş ve merkezin İstanbul'da kurulması çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Taç Vakfı (1976), Tarihi Evleri Koruma Vakfı (1977) ve Türkiye Sosyal ve Ekonomik Tarih Vakfı'nın (1991) kurucularından olan kuban, 1968-81 arasında Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu üyeliği, sonra da aynı kurumda başkanlık yapmıştır. 1978-79'da Kültür Bakanlığı Yüksek Kültür Kurulu üyeliğinde de bulunan Kuban, 1960-61'de "Mimarlık ve Sanat", 1967-70 arasında "Mimarlık" dergileri, 1968-70 arasında da İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Tarihi Bölümü'nün yayımladığı "Anadolu Sanatı Araştırmaları", 1975-81 arasında İTÜ Mimarlık Fakültesi ve Restorasyon Enstitüsü'nün yayımladığı MTRE Bülteni, 1991'den bu yana "İstanbul" dergisi, 1993-95 arasında "Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi" yayın kurulu eş-başkanlığını üstlenmiş; 1983'te O.Grabar'ın yayın yönetmenliğini yaptığı, İslam sanatı ve mimarlığı alanındaki "Muqarnas" dergisinin danışma kurulu üyesi olmuştur.
1979-83 arasında, merkezi Cenevre'de bulunan Ağa Han Mimarlık Ödülü'nde yönetim komitesi üyeliği yapmıştır. 1980'de Pakistan'ın Lahor kentinde düzenlenen "İslam Ülkeleri Koruma" konulu uluslar arası kongreye UNESCO uzmanı olarak katılan Kuban, 1986'da Ankara'da düzenlenen 1. Uluslarası Asya-Avrupa Sanat Bienali'nde Türkiye Grubu başkanlığı ve sergi düzenleyiciliği görevlerini üstlenmiştir.
Yayınlanmış Kitapları
1
|
Türk Barok Mimarisi Hakkında Bir Deneme, İstanbul, 1954 (An Easy on the Turkish Baroque Arhitecture)
|
2
|
Osmanlı Dini Mimarisinde İç Mekan Teşekkülü. Rönesansla Bir Mukayese, İstanbul, 1958 (Space Formation in the Ottoman religious Architecture.
A Comparison with Renaissance Architecture)
|
3
|
Bir Batı Anadolu Gezisi İzlenimleri, İstanbul, 1961
|
4
|
Anadolu-Türk Mimarisinin Kaynak ve Sorunları, İstanbul, 1965 (The Source and Problems of the Anatolian-Turkish Architecture)
|
5
|
Türkiye Sanatı Tarihi, İstanbul, 1970; 7. Baskı 1996 (Gerçek Yayınları, 100 Soruda Serisi) (Çağdaş Yayınları) (A History of Art in Turkey)
|
6
|
Mimarlık Kavramları, İstanbul, 1973; 4. Baskı 1998 (YEM) (Concepts of Architecture)
|
7
|
Muslim Religious Architecture, Part I, Leiden, 1974; Par II, Leiden, 1985 (Iconography of Religions, XXII, 2, 3) (BRILL)
|
8
|
Sanat Tarihimizin Sorunlan, İstanbul, 1975; Genişletilerek Türk ve İslam Sanatı Üzerinde Denemeler, İstanbul, 1982; 2. Baskı, 1995 (Arkeoloji ve Sanat) (Essays on Turkish and Islamic Arts)
|
9
|
Turkish Culture and Arts, İstanbul, 1985 (BBA)
|
10
|
Batıya Göçün Sanatsal Evreleri. Anadolu'dan Önce Türklerin Sanat Ortaklıkları, İstanbul, 1993 (CEM) (Artistic Etapes of the Migration to the West)
|
11
|
İzmir ve Ege'den Mimari İzlenimler, (D. Goffman'la birlikte; Çizimler Kaya Dinçer, İzmir, 1994 (Çimentaş, İzmir) (Architectural Impressions from the Aegan and İzmir)
|
12
|
The Turkish Hayat House, İstanbul, 1995; Türkçe Çevirisi: Türk Hayatlı Evi, İstanbul, 1995 (Eren, şimdiki hak Eren'de)
|
13
|
İstanbul, An Urban History. Byzantion, Constantinopolis, İstanbul, İstanbul, 1996; Türkçe Çevirisi: İstanbul, Bir Kent Tarihi. Bizantion, Konstantinopolis, İstanbul, İstanbul, 1996; İkinci Türkçe Baskısı, İstanbul, 2000 (Tarih Vakfı)
|
14
|
Sinan'ın Sanatı ve Selimiye, İstanbul, 1997; 2. Baskı 1998; İngilizce Çevirisi: Sinan's Art and Selimiye, İstanbul, 1997 (Aydın Doğan Vakfı Sosyal Bilimler 1997 Ödülü) (Tarih Vakfı)
|
15
|
Kalenderhane in İstanbul. The Building, Mainz, 1997 (With C.L. Striker) (Verlag Philip Von Zaben Gmbh, Mainz)
|
16
|
Mimarlık ve Kent Üzerine İstanbul Yazıları, İstanbul, 1998 (YEM) (Architectural and Urban Essays on İstanbul)
|
17
|
Divriği Mucizesi, Ortaçağ İslam Bezemesi Üzerine Yorumlar, İstanbul, 1999 (The Miracle of Divrigi, htanbul, 2001) (2nd ed. 2002)
|
18
|
Sinan, An Architectural Genius, (Photographs A. Ertuğ), Bern, 1999 (Ertuğ, Borusan)
|
19
|
Tarihi Çevre Korumanın Mimarlık Boyutu, Kuram ve Uygulama, İstanbul, 2000 (The Architectural Dimensions of Historical Environment, Theory and Practice)
|
20
|
Ahşap Saraylar (Kaybolan Kent Hayalleri); Wooden Palaces of the Ottomans, İstanbul, 2001 (YEM)
|
21
|
Türkiye'de Kentsel Koruma, Kent Tarihleri ve Koruma Yöntemleri, İstanbul, 2001 (Tarih Vakfı) (Urban Conservation in Turkey, City Histories and Methods of Conservation)
|
22
|
Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, İstanbul, 2002 (YKY) (Anatolian Art in the Seljuk Period)
|
Vedat Dalokay 10 Kasım 1927’de Elazığ’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Elazığ’da tamamladı. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. 1950-1951’de PTT ve Bayındırlık Bakanlığı’nda mimar olarak görev yaptı. 1951-1952’de Paris’tekiSorbonne Şehircilik Enstitüsü’nde lisansüstü çalışması yaparken Auguste Perret ve Le Corbusier gibi ünlü mimarların bürolarında çalıştı. 1954’te Ankara’da Dalokay Mimarlık Atölyesi’ni kurdu. 1964-1968 yılları arasında Ankara Mimarlar Odası Şube Başkanlığı ve Mimarlar Odası Genel Sekreterliği, 1973-1977 yılları arasında Ankara Belediye Başkanlığı yaptı. Birçok ulusal proje yarışmasına katılan Vedat Dalokay, 13’ü birincilik olmak üzere birçok ödül ve mansiyon kazandı. Uluslararası alarda katıldığı İslamabad Kral Faysal Camii (Pakistan, 1970), Cidde İslam Kalkınma Bankası Genel Merkezi (Suudi Arabistan, 1980), Başbakanlık Kompleksi (Pakistan, 1984), İstanbul Taksim Alanı (1987), Pakistan Ulusal Anıtı (1977) proje yarışmalarında birincilik kazandı. Yapı tasarımlarında geleneksel kalıpların dışına çıkan yeni biçim arayışlarına gitti. Çeşitli meslek dergilerinde kentleşme, gecekondu, belediyecilik ve dinsel mimarlık konularında yazılar yazdı. 21 Mart 1991’de Kırıkkale yakınlarında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Kolo adlı çocuk öyküsüyle 1980 Türk Dil Kurumu Çocuk Yazını Ödülü’nü, 1995 yılında da American Library Association tarafından verilen Mildred L. Batchelder Ödülü’nü kazandı. Kolo, İngilizce, Almanca ve Dancaya çevrildi.
ig gibi mimarlarla çalıştı. 1931’de Türkiye’ye döndü ve Ankaa’da, Cumhuriyet döneminin birçok önemli yapısını tasarlayan İtalyann Mimar Guilio Mongeri’nin bürosunda çalıştı. 1932’de İstanbul’a dönerek kendi bürosunu açtı, bir yandan da Güzel Sanatlar Akademisi’nde ders vermeye başladı. Buradaki öğretim üyeliği görevini, 1978’de emekli oluncaya değin sürdürdü. Sedat Hakkı Eldem, 1930’lu yıllarda Avrupa’da gelişen ve yeni kurulan Cumhuriyet’le Türkiye’de de etkili olan ulusalcılık akımları doğrultusunda, ulusal bir mimari üslup oluşturma düşüncesindeydi. Bu amaçla 1933’te Güzel Sanatlar Akademisi’nde Milli Mimari Semineri’nin düzenlemesine öncülük etti. Bu çalışmalarını, daha sonra yönetimini üstlendiği Röleve kürsüsünde de sürdürdü. Bu dönemde gelişen mimari düşünceler II. Ulusal Mimarlık üslubu adı altında dönemin tasarım ilkelerini oluşturdu. Eldem, özellikle Osmanlı dönemi evleri ve 18.-19. yy saray ve köşkleri üzerinde yaptığı çalışmalar ve klasik Osmanlı mimarisi üzerine yaptığı araştırmalarla, mimari tasarımda geleneksel motiflerin yeniden kullanılmasına öncülük edenlerden biri oldu. Tarihi yapıların korunmasıyla ilgili kuruluşlarda da çalışmalar yaptı. İstanbul’u içindeki yapılarla çok iyi tanımasıyla ün yapmış olan Eldem 1941-1945 arasında Eski Eserleri Muhafaza Encümeni’nde, 1962-1978 arasında Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nda görev aldı. Ayrıca II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ve ilk genel kurul toplantısını 1948’de Lozan’da yapan Uluslararası Mimarlar Birliği’nde de Türkiye’yi temsil etti. Mimarlık alanında yaptığı çalışmalar yanında araştırmaları ve mimarlık eğitimine katkılarıyla çağdaş Türk mimarlarının en önemlilerinden biri olarak kabul edilen Sedat Hakkı Eldem’e 1982’de Sedat Simavi Vakfı Mimarlık ve Kent Planlaması Ödülü, 1983’te Kültür ve Turizm Bakanlığı Büyük Ödülü, 1986’da Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü verildi. 1988’de TMMOB Mimarlar Odası’nın I. Ulusal Mimarlık Ödülleri kapsamında büyük ödüle layık görüldü. Gerçekleştirdiği yapılar arasında Maçka’daki Firdevs Hanım Evi (1934), Yalova Termal Oteli (1934-1937), Ankara Gümrük ve Tekel Müdürlüğü (1937-1938), Emin Onat’la Wsi (1944), Maçka’da Şark Kahvesi (1948), Emin Onat’la İstanbul Adliyesi binası(1950), Zeyrek’teki Sosyal Sigortalar Kurumu binaları (1962-1964), Vaniköy’deki Suna Kıraç yalısı ve Fındıklı’daki Akbank Genel Merkezi (1971), Hamdi Şensoy’la birlikte Taksim Atatürk Kitaplığı (1972-1974), Tarabya’da Rahmi Koç evi (1975-1980) ve Maslak’taki Alarko Holding büro binaları (1980-1988) sayılabilir. Eldem mimarlik alanında yayımlanmış çok sayıda kitap ve yazılarıyla da mimarlik ve düşünce yaşamına katkıda bulunmuştu. Türk Evi Plan Tipleri (1954), Köşkler ve Kasırlar I-II (1968-1974), Türk Bahçeleri (1976), Sadabad (1977), İstanbul Anıları (1979), Boğaziçi Anıları (1979), Türk Evi-Osmanlı Dönemi I-II (1984-1987) başlıca yapıtlarından birkaçıdır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 15 ziyaretçi (24 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|